-Atıf Ünaldı için-
Bu,
denizin maviliklerinde yitip giden
ölü gömücü aşk!
Anlık sesiyle böcekleri
dışarıya
hayata
çağırmayı bekeleyen çırak
O
bir
çocuk !
ne diz çöktü akitleri karşısında
ne eğildi
ki göreceğiz adımız okunduğunda
bize ne oyun edeceğini
geleceğin
Boşverip sırrını devşiren derviş!
içinde
ta derinliklerde
kıvrılıp uyuyan
bir hüzün
kozasında
yanıp kıpırdadıkça
zonklamaya başlar dağlar
kan şoruldar
güneşin barbar çocuklarının geçtiği yerde
baş
gövdeden ayrılarak
karışır dünya sayfalarına
kararıp nice derya
birgün
dönünce evine gerisin geri
kader beni istemiyor artık
.bunu biliyorum.
kuru bir yaprağın simgesiyle anılıp
ucuz bir köle gibi yüreğimin
pazarlardaki yalnızlığına
alışığım
Nedir
denizin şu kaylardan
alıp veremediği
nedir?
Kolum kalkmıyor
ergimiş gövdem
bir baştan bir başa dönemiyor sana
bir böceğin dünyaya karşı
hiç şaşkın
olmayan
beyni oturduktan beri beynime
yüreği yüreğime
Seni tutacağım elimi uzatabilsem
uzatamıyorum
göğsünden bir aşk bile çıkaramayan
kısır
seller mühürlendi ağzımı/açamıyorum
bir ada yüreğim yalnız, yapayalnız
kendi kendinin konuğu
Güneş miyim, ay mı, gökyüzü mü?
gece yağmurlarının tarifesinde
Kendini tabir eden rüya
aşklarım benim, hüzünlerim; hükmüm
umudu gönlümün
yüreğimin kesitinde
kendini desen yara
Beli kırık
yaralı bir kedi yavusunun yüreği
yüreğim: Aşklardan arındın
Çağla!
Çağla ve oğun
insanlaştırılmış tampon bölgede
kendi sırrıyla anılan sa’ra
O bir çocuk!
aşkı ekmek kadar yorgun
su gibi aziz
dağla
O bir çocuk! Olan çocuk
senin adını öptü Baban, onurla
kalbini gurbete gömdü
günü gelince
çürüyünce sular
her çocuk gibi tertemiz
ağla!
Hökürdeyip gelen bir sel var dağdan düze
diyor :
Seni Seviyorum !
Cumali Ünaldı
Marmaris, 10 Temmuz ’97, saat 07:00